Arıcık inanamadı gözlerine... Yok yok hayır, düş değildi bu. O soğuk kış günlerinin açlık düşleri değildi. Kovanın deliğinde ışık görmüştü. Işık vurmuştu kovanın içine. Ya bu koku, bu koku... Arıcık çok iyi tanıyordu bu kokuyu. Bu koku bahar kokusu, ıtır kokusu, papatya kokusu, akasya kokusuydu... Çok uzaklardan geliyordu bu koku. Bütün kış ölümle kalım arasında uyuyan arılar birer birer canlanıyorlar. Koşuyorlar deliğe. Bir an önce uçmak, bir an önce çiçeklere kavuşmak, bir an önce doymak için...