Erenlerin halleri başkadır. Düşünceleri başka, yaşamaları başka, hissetmeleri başka... Karşılamaları başka, anlamaları başka, söyleşileri başka... Çünkü onların aşkları başkadır. Erenler başka kişilerdir! Buyruk verilince, kandiller yanınca, yol gösterilince... Yola düşülür. Düşünülmez. Hesap yapılmaz. İkirciklenilmez. Tartışılmaz. Yol önlerinde açılır. O yol, ulaşılmak istenen, ulaşılması gereken yere uzanmaktadır. Emir Sultan aşk ile yollara düştü. Buhara’dan, doğduğu kentten başladı yolculuğu. Bursa’da sona erdi. Ona bir görev verilmişti. O âşıktı. Hep âşıktı. Aşk her şeydi. O, savaş zamanı mücahitlerin başıydı. O, Devlet-i Ali’nin en önemli savunucularındandı. O, padişahın, beylerin, paşaların danıştığı kişiydi. O, kapısına gelenlerin dertlerine deva bulan bir şifacıydı. O, dervişler yetiştiren dergâhın sahibiydi. O, müritlerinin şeyhiydi. O, Bursa’nın ruhani sahibiydi. O, sıradan bir Allah kuluydu. Bu işin özü şudur: Budun Emir Sultan’ı sevmiştir, sevecektir. Bugün Bursa’da kabrinde ve Türk budununun yüreğinde yatmaktadır bu Türk ereni. Allah ondan razı olsun. (Tanıtım Bülteninden)