Francesca, çevreci bir aktivist ve sorumlu bir bilim insanıdır. Caroline’in üvey annesi, Pauly’nin annesidir. Bir gün televizyonda Pasifik’teki bir adanın sular altında kalışını izledikten sonra harekete geçer ve bir taraftan insanları uyarmak, diğer taraftan çocuklarına bir sığınak hazırlamak için evi terk eder. Francesca bir sahil kasabasının tepesindeki Issız Ev’i sellere, fırtınalara, soğuğa ve türlü çeşit afete dayanacak şekilde jeneratöründen meyve-sebze bahçesine, kümesine, erzak ambarına kadar baştan aşağı akıllıca düzenler. Bir noktada küresel ısınma ve iklim değişikliği öyle bir hal alır ki, Issız Ev bir tatil evi olmaktan çıkıp insanlığı tufandan koruyacak Nuh’un gemisine dönüşür. Ekilir biçilir, mevsimler değişir, kayıplar yaşanır, ama günün sonunda insana sığınan insan ve iyilik kazanacaktır. Issız Ev, bir zamanlar çok uzak ya da imkânsız gibi görünen bir değişime nasıl alıştığımızı, kıyamet senaryosu sandıklarımızın aslında ne kadar yaklaştığını, sevgi ve ailenin de en az temel ihtiyaçlar kadar hayatta kalmaya dair bir olgu olduğunu gözler önüne seriyor.
“Karakterlerin varoluşları ve gezegenin kaderiyle adım adım hesaplaşması, Greengrass’ın çarpıcı anlatımıyla yürek parçalayan bir deneyime dönüşüyor. Acı verici ve büyüleyici, bu kaçırılmaması gereken bir roman.”