Kaç mevsimi vardır aşkın?
Peki, ya ateş düştüyse topraklarına, yüreğin daha kaç mevsim yanabilir? Kore’de savaşın yankıları hâlâ sürerken, görenlerin gözlerini alamadığı, akıllı, güçlü bir genç kıza dönüşen Goh Junja, tıpkı annesi, büyükannesi ve ondan önceki tüm kadınlar gibi yetenekli bir dalgıç olmuştur. Babaları evi terk edip onları iki küçük kardeşiyle birlikte yapayalnız bıraktığından beri annesi, evin tüm sorumluluğunu sırtlanmak zorunda kalmıştır. Ancak Junja, artık sorumluluğu annesiyle paylaşabileceği bir yaşa geldiği için gururludur. Annesinin her yıl dağa yaptığı zorlu yolculuğu bu yıl kendisi yapmak için ısrar eder. Ne var ki orada onu umulmadık bir sürpriz beklemektedir. Biraz deniz mahsulü satabilmek için çıktığı dağda, bir asilzadenin oğlu olan ve kendisini zor durumdan kurtaran Suwol sayesinde belki de hayatında ilk defa kalbinin yerini öğrenir. Öte yandan aşk, insanların kıtlığın, savaşın ve çatışmaların gölgesinde yaşadığı 1940’lı yılların Kore’sinde açmayan belki de tek çiçektir. Dağdan indiği gün yaşadığı bir felaket, Junja’nın çiçeğini de göğsünden koparıp alıverir. Geleceğe dair tüm umutları ve gencecik yüreğinin saf hayalleri tuzla buz olan Junja artık kaderin, sevginin, bağlılığın ve en önemlisi güçlü bir kadın olmanın gerçek anlamını yeniden keşfetmek zorunda kalacaktır. Yaşanmış hayat hikâyelerinden esinlenerek kaleme alınmış olan Okyanusun Gözyaşları nerede, nasıl bir hayat yaşıyor olurlarsa olsunlar, tüm kadınların içinde saklı gücün tarih yazabileceğini şiirsel bir dille anlatan muhteşem bir kitap.