“Şövalye, kıza derin bir acıyla kendinden geçmiş bir halde bakıyordu. Bası alevleniyor, düşünceleri bir kovandaki arılar gibi uğulduyordu. Bu an, tehlikeli fakat aynı zamanda zevkliydi.” 24 Ağustos 1572’ye sayılı günler kala… Paris bir taraftan birbirine âşık genç insanların hissettikleri mutluluklara, yasadıkları hayal kırıklıklarına ve trajedilere ev sahipliği yaparken diğer taraftan da kraliyet üzerinde dönen entrikalarla boğuşuyordu. Kısa bir süreliğine de olsa Protestanlar ile Katolikler arasında yaşanan barış yok edilmek üzereydi. Catherine de Médicis ise isminin hakkını vermek istercesine bu süreçte çok fazla rol oynamaktaydı. Baba-oğul Pardaillanlar ise doğru bildikleri yoldan şaşmadan, Paris’te olayların içine dalıyor, haksızlıkları, gaddarlıkları, iftiraları bertaraf etmek için kâh kılıçlarıyla kâh yumruklarıyla mücadele ediyorlardı. Michel Zévaco’nun 1900’de tefrika seklinde yayınlamaya başladığı, Sartre’ın keşfi ve teşvikiyle bir efsaneye dönüşen Pardayanlar serisi, gözden geçirilmiş eksiksiz çevirisiyle yeniden okurlarının karsısında.