“Eğer Wells olmasaydı, çağdaş bilimkurgu da olmazdı.”
– Kingsley Amis “Geleceğin, insanların hayal ettiği gibi parlak olmayacağını öngören Wells’i okumak, yaptığım en iyi keşiflerden biriydi.”
– George Orwell H. G. Wells, bilimkurgunun atası, türe adını altın harflerle yazdırmış en büyük yazarlardan. Zaman Makinesi, Görünmez Adam, Doktor Moreau’nun Adası ve Dünyalar Savaşı gibi eserleri ve düşünceleriyle âdeta zamanın ötesinden gelen bir yazar olan Wells, Tanrıların Tohumu’nda ters giden bilimsel gelişmelerin, kırılgan bir ırk olan insanlığı nasıl yıkıma sürükleyeceğini anlatıyor. Sevimsiz oldukları söylenebilecek iki biliminsanı Profesör Redwood ve Bay Bensington gözden uzakta çalışmalarını sürdürüyorlardı. Bu sırada keşfettikleri Herakleophorbia, namı diğer Devtohumu ile insan evrimindeki en büyük gelişmenin altına imza attılar. Bu tohum sayesinde daha zeki, daha güçlü süper insanlar geliştirilebilecekti. Ancak göz ardı ettikleri bir şey vardı: Bilim, insanlığa boyun eğmeyecekti. Bu icat sayesinde insanlar ve hayvanlar kontrolün ötesinde büyüyecek, bu besini tüketen devler ile normal toplum arasına sınırlar çekilecek ve bu farklılığın getirdiği kaos, insanlığı yavaş yavaş ele geçirecekti. Wells’in 1904 yılında, yani genetiği değiştirilmiş besinlerin tüketilmeye başlamasından uzun yıllar önce yazdığı Tanrıların Tohumu, bilimkurgunun günümüz biliminin dahi kafa yorduğu konulara değinen gizli hazinelerinden biri.